ÇOK ANAHTARIM VAR, ÇÜNKÜ…

photo5866161823340933150

Bu kadar çok anahtarım olması ile genelde dalga geçer ve “emlakçı gibisin o ne öyle” derler :) “Bari hepsini yanında taşıma ne gerek var” derler :)

Ne gerek var hemen anlatayım o halde.

Bu anahtarların kapısını açtığı evler benim aidiyetimin en yüksek olduğu yerler. Bunlar benim tüm benliğimle geçebildiğim kapıların anahtarları. Bu anahtarların açtığı kapılardan geçerken her şeyi geride bırakabilirim. Onlar sayesinde koşulsuz şartsız kabul göreceğimi bildiğim alanlara adım atabilirim. Konfor alanımın en konforlu olduğu yerlere girebilirim. Hafızamda yer etmiş bazı anıları o anahtarlarla açarak girdiğim kapıların ardında yeniden canlandırabilirim.

photo5870669709345665527

İstanbula taşındığımdan beri 9 yıl yaşadığım evi nasıl anlatsam bilmiyorum.. Bütün heyecanlarıma, hayallerime, hayal kırıklıklarıma, büyük acılarıma, yalnızlığıma, başarılarıma, başaramadıklarıma, gözyaşlarıma, kahkahalarıma, aşklara, ayrılıklara, ve yepyeni başlangıçlara şahit. Benim için bu evde yaşadığım her bir duygu o kadar önemli ki.. Mesela bu manzara karşısında düşündüklerimi hatırlıyorum. Çok basit ama çok kalpten bir hayalim vardı, güneş batıp da hava karanlık ama güzel yüzünü gösterirken, Büyükada’nın ışıkları belli olmaya başlamışken orada sahildeki balıkçılarda sevgiliyle o anın tadını özümseyerek rakı içmek. Karşımda hayal ettiğim sevgili sadece bir imgeden ibaretti kimliği yoktu. Bir hayalden de öteydi aslında zihnimde çerçeveye oturtulmuş bir fotoğrafa uzaktan bakar gibiydim bunu düşünürken ve karşımdakinin kim olduğunu ya da olacağını öngöremiyordum.. Bu ev bana bu hayali yaşattı, zihnimde oluşan fotoğraftaki kimliksiz yüz kendini gösterdi, hayatımdaki yerini buldu.

2013 yılıydı ve yine bu manzara karşısında ben o kadar kuvvetli bir duygu hissettim ki tarif etmesi gerçekten çok zor. Film karesi gibi bir andı. Koltukta film izlerken birden gözüm camdan dışarıya takıldı, tam o an hafif bir rüzgarla perde aralandı, rüzgar bana bir şey fısıldadı, ve ben tam bir sükunet anının ne olduğunu resmen o saniyede iliklerime kadar hissettim. Bir daha da o hisse yaklaşamadım. O gün rüzgarın bana fısıldadığı şey çok yakın bir zamanda gerçek oldu, niye 6 yıl kadar geç oldu onu bilmiyorum ama doğru zamanını bekledi demek ki.

photo5866161823340933151

Bu evdeki her eşya da benim için ayrı anlamlar taşıyor. Bazılarını çok seviyorum, bazılarını hiç sevmiyorum ama hepsi bütün, hepsi bu eve ait tıpkı benim duygusal bütünlüğüm içerisinde bu evin iyisiyle kötüsüyle çok önemli bir yeri olması gibi…

photo5870669709345665528

Koşulsuz, şartsız, zamansız kapısından geçebileceğim bir diğer ev ise ablamın evi. Kardeşlik çok yoğun ve yeri doldurulamaz bir duygu. En yakın arkadaşınız kardeşiniz olur, en büyük kavgaları onunla edersiniz, en çok birbirinize kırılırsınız belki ama temelde hiçbir şey zarar veremez o kuvvetli bağa. Çünkü bilirsiniz ki yine en keyifli kahveleri onunla içeceksiniz, en güzel kahvaltılar beraber yapılanlar olacak, çocukluk anılarının hepsinde birliktesiniz, eski fotoğraflarda yanak yanağa objektife beraber gülümsemişsiniz, her şeyde o var, iyi ki de var. Kardeş resmen ailenin verdiği ömür boyu geçerli bir promosyon paketi gibi bence. Ablam evlendiğinde yalnız kaldığımı hissettim ilk önce, hem evde hem hayatta.. Ne kadar yanıldığımı ise kısa bir süre sonra anladım. Kendi çekirdek ailesi ile büyük boy bir promosyon paketi olmuşlardı artık:) 1 iken 3 oldular:)

photo5866161823340933153

 Burası ise hem eskiden beri burada yaşıyormuşum gibi gelen hem de yeni bir yere alışmaya çalıştığımı hissettiğim evimiz. Son zamanlarda böyle bir duygu içerisindeyim. Mobilya almakla ev tamamlanmış olmuyor bunu zaten biliyordum. Şimdi kendimize ait detaylarla evimize bir kimlik kazandırıyoruz. Sıcak ve huzurlu bir yuva olması için elimizden geleni yapıyoruz eşimle. Çok keyifli bir süreç bu. Evimize kattığımız her renk, aldığımız en ufak bir çiçek bizi mutlu etmeye yetiyor. Kahve kokusu bizim için olmazsa olmaz mesela. Ben heyecanla yaşıyorum ve bu evin de bize neler yaşatacağını merakla bekliyorum:)

photo5866161823340933154

Uzun lafın kısası ben bu kadar çok yere ait hissederken tabiki yanımda tüm anahtarlarımı taşıyorum çünkü ruh halimin beni ne zaman, hangi eve götüreceğini önceden bilemem.

Koyun kahveleri sade olsun.

Çat kapı gelebilirim.

Öperim,

Sevgiler

Neşe

YİNE YENİ YENİDEN

 

Aslında buralardaymışım gibi olup da gerçekte eskisi kadar sosyal medyada var olmaktan vazgeçtiğim uzun bir dönemden sonra tekrar merhaba:)

Yaklaşık iki yıldır kendimle ilgili içsel dönüşümler yaşadığım bir takım süreçlerden geçiyorum. Hayatıma dair detayları paylaşmayı doğru bulmadığım ve biraz kendi kendime kalmam gerektiğine inandığım için de sosyal medya platformlarından olabildiğince uzak durmayı tercih ettim açıkcası. Ama bu ara söylemek, anlatmak istediğim şeyler oluyor ve sözlü olarak toparlayamıyorum bazen, bu nedenle yine en sevdiğim şeye yani yazarak içimi dökmeye karar verdim.

photo5852693630534398179

Benim için her anlamda sancılı ve zor süreçlerden geçtim. Öncelikle kendimden emin olmadan yaptığım iş seçimlerim dolayısıyla fiziksel olarak çok yoruldum ve yıprandığımı hissettim. Öyle ben yaparım, o yoğun tempolara dayanırım, şu kadar sene sonra kariyerimde şu noktaya gelirim motivasyonları ile doğru orantılı değilmiş benim fiziksel ve ruhsal sağlığım bunu anladım. Kendime başka bir iş modeli ve yol haritası çizmem gerektiğini gördüm ve bunun üzerine ilk defa bir adım atarak henüz çok yeni olan işimi kurdum, eskiden beri yazmayı çok sevdiğim için başkaları da bembeyaz sayfalara içini döksün diye el yapımı defterler yapmaya başladım ve “Happy Things Company” adı altında sizlerle buluşturmaya başladım. Gün geçtikçe gelişecek ve büyüyecek, sabırla, zamanla, zekayla, emekle, eşimin ve ailemin desteğiyle her şey mümkün bunu biliyorum.

Buralardan uzak kaldığım dönemde kendimi tanımaya başladıkça gereksiz tüketimden de uzaklaştım. Mutluluk sebebi sandığım alışveriş çılgınlığımdan sıyrıldıkça ilgim farklı alanlara doğru yöneldi. Tabi ihtiyaçlarım doğrultusunda keyifle ve acele etmeden alışveriş yapmaya devam ediyorum ancak neredeyse her hafta önümüze dayatılan zorunlu moda ve trend saçmalıklarına arkamı dönüp yoluma devam edebiliyorum. Tabi bu durumda önemli bir etken son yılların en meşhur perakende tekstil şirketinde kısa bir süre çalışmam oldu, bana fazlasıyla yetti orada gördüklerim, şahit olduklarım ve kılık kıyafetten cahilce yapılan alışverişlerden gerçekten tiksindim.

Bunların yanısıra olgunlaşmaya dair keşiflerle kendimi daha iyi tanımaya başladım. Hayatımdaki yüklerden ve beni mutsuz eden bir çok şeyden kurtulmaya başladım. Hayır demeyi öğrenmek ise hala en önemli çalışmam :) Başkaları üzülmesin diye kendimi üzme, içimi sıkma eğilimlerine bir son vermem gerekiyordu. Bence bencillik değil hatta aşırı sağlıklı bir ruh hali ve birey olmanın en önemli göstergesi “önce ben” diyebilmek, “ben böyle olmasını istiyorum” diyebilmek, “ben bunu istemiyorum” diyebilmek.

Hayatımdaki en büyük değişikliklerden birisi de evlenmek oldu. Birlikte hayatı paylaşmak için tabiki evlenmek bir zorunluluk değil ancak ben böylesini çok sevdim :) Şimdiye kadar evliliğe dair en iyi anladığım şey ise şu oldu: birbirine özel alan bırakabiliyorsan, beraberken eğlenebiliyorsan, en saçma şeylere bile kahkahalarla gülebiliyorsan, beraber ağlayabiliyorsan, beraber susabiliyorsan, asla bir elmanın iki yarısı gibi değil kırmızı ve yeşil elma olarak ayrı ayrı ama birlikte var olabiliyorsan, ve en önemlisi ne olursa olsun yine de birbirinden vazgeçmiyorsa iki insan bence tamamdır :) Bir de ailenin genişlemesi güzel bir his, farklı yaşam tarzlarını anlayabilmek, yıllardır alıştığının dışında başka bir aileye daha dahil olabilmek, bundan keyif almak ve çok şey öğrenmek hayata dair güzel gelişmeler benim için.

photo5852693630534398178

Yeni hayatıma, evime alışmaya çalışırken baş etmeye ve yolumu bulmaya çalıştığım bir konu daha var. Yıllardır biriken yurt dışında yaşama arzusu son zamanlarda aşırı baskın bir şekilde kendini hissettiriyor. Kolay değil biliyorum ancak zor da değil gibi, sanırım tamamen ne beklediğinle alakalı bir durum. Bir yandan gitmek istiyorum, bir yandan hiç istemiyorum, ama düşününce artık çok bunaldım ülkenin halinden, insanların partizanlığından, öfkeli ve nefret dolu siyasetten, düşünemeyen ve yorumlayamayan insanlardan… Gerçekten bazen yüzümden düşen bin parça mutsuzluk sadece ülkenin gidişatının yarattığı gelecek kaygısından dolayı olabiliyor. Mümkün olduğunca bu frekansta kalmamaya çalışıyorum, çünkü kronik kaygı bozukluğuna sürüklenebileceğimi hissediyorum çoğu zaman. Ruhsal sağlığım siyaset ile fazla endeksli maalesef…

Olumsuz duygu ve düşüncelerden arınmak için kendime bolca zaman ayırmaya çalışıyorum, mümkün olduğunca sahilde yürüyüş yapmaya çalışıyorum ve şu anda da sahilde yazıyorum bunları, spor yapıyorum, defter yapıyorum bu zaten başlı başına terapi gibi, renklerin, kağıt ve kumaşların arasında kaybolmak… Son iki yıldır beni en çok mutsuz eden önemli şeylerden biri de yaklaşık 8-10 kilo almış olmamdı.. Evet bunu söylemesem çoğu kişi farketmez bile ancak önemli olan insanın kendini vücudu içerisinde nasıl hissettiği. Bu nedenle rejime başladım ve daha hareketli bir yaşam tarzı oluşturmaya çalışıyorum kendime. Bir daha sağlık problemi gibi bir durum olmadığı sürece keyfi olarak vücuduma böyle gereksiz yükler yükleyerek saygısızlık yapmayacağıma dair söz veriyorum kendime hafifledikçe :)

Bu blogda ilk yazmaya başladığım zaman tek derdim kıyafetlerdi açıkcası ancak son dört yıldır hiç bir yeni post paylaşmadığıma göre tam olarak tutkum bu değilmiş bence :) Bundan sonra burası benim için içimi dökmeye geldiğim, sesli düşündüğüm bir alan olacak, nefes alma yerim olacak, yani “görsel olarak daha az ben, kelimelerle dolu daha çok ben”. Eski postları da silmeyi hiç düşünmüyorum, o dönemdeki beni en iyi yansıtanlar da onlar çünkü.

Ben arada böyle yazarım, konuşurum kendi kendime, gelip okuyan duygularımı paylaşan herkesi de beklerim, kapı açık:)

Öperim,

Sevgiler

Neşe